7 Mart 2015 Cumartesi

Kadınlar Günü Sorunsalı

Hep bir yerlere, birilerine ve bir şeylere tutsak kadınlar için gün yapmışlar, ben de kutlayayım dedim. Kadın olduğum için çok mutluyum bunu söyleyeyim, yazacaklarımın hiç biri cinsiyetimle alakalı bir pişmanlık ya da şikayet değil aksine karşı cinsimin kendini bulunmaz, vazgeçilmez, herkese hükmetmek yetkisine sahip zannetmesinden yana şikayetim. Ne giydiğimize, nereye gideceğimize, ne yapacağımıza, ne isteyeceğimize karar veren ve verecek olan milyonlarca erkeğin içinde, yaşamaya çalışan, yorulmaya, tükenmeye hakkı olmayan kadınlarız biz. 

Eğer kadın ise cinsiyetiniz, doğduğunuz an başlayacak mücadeleniz, bebeklerle oynayacaksınız -ki anne olacaksınız-, yemek, çay takımları, favoriniz olacak -normaldir, ilerde de bu işleri siz yapacaksınız-, elbiselerinizin altına tayt giyeceksiniz -erkek kısmı bakar, sen göstermeyeceksin-, kadın bisikleti denen meret her yerde yok diye elinizde olana binip şuranızı buranızı acıtacaksınız -büyüyünce de acıyacak nasılsa-, okula başlayınca, sen uslu kızsın, yaramazlık yapmasına izin verme arkadaşının diye sıranızda muhakkak bir erkekle oturtulacaksınız -onların hatalarını kontrol etmek de vazifemiz-, bahçede ip atlarsınız bozarlar, seksek oynarsınız taşınızı çalarlar, koşarsınız yakalarlar, durursunuz eteğinizi açarlar. Durun durun bitmedi; liseye başlarsınız, eteğinizin boyundan, gömleğinizin kaç düğme açık olduğundan, kalın değil ince çorap giyişinizden kişilik analizinizi yaparlar, ona göre muamele ederler, yok dersiniz nazlanma derler, bakışınız, duruşunuz, gülüşünüz bin-bir anlama gelir. Hakkınızda rahatlıkla atıp tutar, absürt nice hikaye yazarlar. Üniversitede bölüm seçmek zarureti var, o olmaz, bu olmaz, şu yapılmaz, yok mu şöyle kadına uygun meslek? 

Sosyal hayatta var olabilmek için ne kadar uğraştığınızı, nelerle boğuştuğunuzu görmezler, bacağınızı görürler, göğüslerinizi görürler, eritmeye çalıştığınız basenlerinizi görürler, onlara hiç utanmadan laf eder ve hatta dokunur, siz hiç bilmeden tüm sapık hayallerine malzeme ederler. Ben de varım, beni rahat bırakın çığlıklarınızı duymazlar, kahkahalarınızı duyarlar, yetmez ayıplarlar. Bekarsınızdır bütün tekliflere açıksınız sanarlar, evlenirsiniz bunca derde bir de kendini hükümdar sanan koca eklenir, boşanmak istersiniz hükümdarınız ferman verir, öldürür. Dövülürsünüz, sövülürsünüz. Göz yaşlarınıza bile silah diyenler olur. Toplu taşıma kullanılırsınız, kaçırıp tecavüz edip yakarlar, özel araç kullanırsınız sıkıştırırlar, rahatsız ederler, kapınızı kilitlemeden kırmızı ışıkta beklemekten korkarsınız...

Kadınlarla ilgili atasözlerine bakınca bile üzülüyorum: Darıldığım dağın odununu yakmam, boşandığım avradın topuğuna bakmam.(işime yaramayacak nasılsa bundan sonra mı demek bu?)
Avrat gibi düşman olmaz, güler bildirmez; köpek gibi dost olmaz, bildirmez. (köpek kadar edemiyoruz)
İnanma dul garının sözüne, ağlar ağlar gözüyle er dener. (stratejik zekaya bakın)
Erkek sel, kadın göl. (onu da biz düşünelim tabii)
Kadının şamdanı altın olsa mumunu dikecek erkektir. (yok ya!)
Tarlayı düz al, kadını kız al. (bu adam benim atam falan olamaz)
Kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası. (oldu caaanıım, görürsem söylerim)

Yaza yaza, anlata anlata bitiremem sanırım. Neden diye soruyorum hep, 27 yıldır, neden ben "BEN" olamıyorum, hep birilerine, bir şeylere, bir yerlere tutsak yaşıyorum. Neden herkes rahatlıkla ahkam kesebiliyor hakkımda, neden yeri geliyor en yakınların bile unutuyor, umursamıyor ne söylediğimi, ne istediğimi?  Neden sürüye katılmış koyun gibi takip etmem gereken çobanlar çıkıyor hep? 

Bazen acaba olmasaydım desem bile bugün öğretmenlik mesleğinin en sevdiğim yanı onlarca hatta yüzlerce kızım olması, güzel günler göreceklerine inancım var hala, mücadele edecekleri daha çok gün var önlerinde, önümüzde...Belki bir gün sadece insan olduğumuz için bizim de zincirlerimizin çözüldüğünü görürüz ne dersiniz? 

8 Mart kutlu ola...